26 Eylül 2010 Pazar

Yaşamın sırrına ermişler




Biz istediğimiz kadar ugh mugh diye dalga geçelim. Başlarındaki tüyleri, savaş boyalarını, dumanla haberleşmelerini tiye alalım.
Barış çubuklarını, yarı çıplak hallerini , tamtam danslarını , ilkelliklerini gülmece konusu yapalım.
*
Bildiğim şu ki ; onlar, tek dişi kalmış medeniyet canavarının pençesine düşmüş bizlerle eğleniyorlar. Yaşamı çoktan çözmüş, özetini çıkartmış da bizlere öğretmeye çalışıyorlar:
*
Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim.
Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim.
Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.

********

Son ırmak kuruduğunda,
Son ağaç yok olduğunda,
Son balık öldüğünde;
Beyaz adam paranın
yenmeyen birşey olduğunu anlayacak.

********

Beyaz adam gördüklerini anlatmak için çok sözcüğe sahiptir.
Fakat gerçeği söylemek için çok söz gerekmez.
*

Sağlık ve huzur dileklerimle.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Sade kek


Herşey cep telefonuma gelen bir mesajla başladı. Diyordu ki ''Bir ev, bir araba ve 1.500 TL kazanmak istiyorsanız hiç ücret ödemeden falanca numaraya hemen msj. gönderin. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi; bilumum şans oyununa , düzenine pek meraklıyım ( Bunun nedenini araştırmak için bir gün kendimi kanepeye yatırıp, başucuma oturup kendimi sorgulayacağım. Gerekirse çocukluğuma kadar ineceğim.)
*
Neyse, gözlerim parlamış bir vaziyette, madem bedavaymış diyerek mesajı yolladım. Anında bir yanıt geldi. ''Arabanızın anahtarını almak için şimdi ikinci aşmaya geçip falanca numaraya msj. yollayın. Bedeli 2.40 TL. Tamam şans oyunu deyince gözlerim yuvalarından uğruyor ama çok şükür o gözler oyuna gelemeyecek kadar da açık aynı zamanda. Bu iş buraya kadar dedim ve kendimce konuyu kapattım. Lâkin, onlar kapatmıyor. Beş dakika arayla ''Evinizin tapusunu almaya niye gelmiyorsunuz?'' gibilerinden kışkırtıcı msj.lar geliyor da geliyor.
*
Haydi, dedim bu da son ama. Msjı. yolladım. Bu kez farklı bir yanıt geldi. Bir internet adresine yönlendiriliyordum. Oradan şifremi almam ve artık çekilişi beklemem söyleniyordu. ''Hah be şöyle'' diyerek bilgisayara yöneldim. Şifre almak üzereydim ki bunun da bir ücreti olduğunu duyunca çok sinirlendim. Bu kadarı da fazla diyerek konuyu kafamdan silip, kendime yeni bir göbek adı buldum ''KEK''.
*
Çekiliş gününe kadar mesajların ardı arkası kesilmedi. ''Geç kalmayın.Son 20 dakika '' diyen mesajları ben silmekten yoruldum. Abartmıyorum ben 50 ye kadar sayabildim. Dahasını siz hesap edin. Bunun yanısıra yine bir başka numaradan gelen israrlı mesaj ''Kuruluşumuzdan kol saati kazandınız şu numaraya kaydınızı yaptırın'' demez mi? Hayır, niye duvar saati ya da başka bir şey değil de kol saati.
*
Yani, sizin anlayacağınız ben 2.40 TL ile ucuz atlattım. Kendime ''Sade kek'' diyorum.
*
Herşeye rağmen gülmeyi unutmayalım.

7 Eylül 2010 Salı

Gülegüle Ramazan


Bir ay boyunca, hoşsohbet bir misafiri ağırladık.
O ayakkabılarını giyerken, geride bıraktığı güzel anılar yüzümüzde bir tebessüm, içimizde şimdiden tatlı bir burukluk bıraktı bile.
.
Ne daha fazla, ne daha az kalmasının doğru olmayacağını biliyormuşcasına, muhabbetin bittiği yerde ''E haydi artık bana müsaade'' dedi ve gidiyor.
.
Seneye bir daha buluşabilir miyiz? Ya da geldiğinde ben O'na aynı özeni, güleryüzü gösterebilir miyim? Dilerim; bu güzel beraberliğe ''Nerede kalmıştık?'' diyerek kaldığımız yerden devam ederiz, tutabilen- tutamayan tüm aile bireylerim ve sevdiklerimle birlikte.
.
Güle güle Ramazan.

3 Eylül 2010 Cuma

Eski ağıza yeni tad


Resimde görülen hayvanımızla, henüz lezzetini bilmesek de uzaktan uzağa tanışma çabası içerisindeyiz. Kendilerine angus deniyor. Görüldüğü üzre bir tanesi angus angus bakıyor işte. Büyük bir ihtimalle lisanı İngilizce. Bizatihi taa Avustralyalardan yemeklerimize ekonomik katık olmak üzere parti parti geliyorlar. Haydi hayırlısı.
*
Artık kasap-müşteri ilişkileri de biraz değişecek zannımca. ''Hemşerim, bana az yağlı, ince kıyım çiğ köftelik angus çekiverir misin?'' talebi ilginç olacak sanki. Çiğ köfte- angus. Veya orta yağlı dolmalık angus. Televizyonda gün boyu izlediğimiz yemek tariflerinde de durum garipliğini koruyacak. '' Yediyüzelli gram yağsız angus etini alırsınız bir güzeel.'' Yok yok henüz beynimde bir yere oturtamadım. Yemeyi hiç düşünmüyorum. Neyyyseee.
*
Ben bir hayvan dostu olarak bu garibanların psikolojik durumlarıyla ilgileniyorum aslında. Onca yoldan ne kadar zor şartlarda geliyorlar kim bilir. Yorgun ve sinirli oldukları; dilini bilmedikleri insanların, daha önce duymadıkları nidalarıyla (brüs mürs gibi) şaşkına döndükleri kesin. Daha önce yanlarında kesilen arkadaşları oldu mu bilemem? Ama onlar, İslami koşullarla kesilecekleri için son anlarında duyacakları besmele ve tekbirler de zavallıları giderayak bihayli korkutacaktır herhalde.
*
Afiyet olsun yiyenlere.