24 Mart 2012 Cumartesi

BİR YIL DAHA SENSİZ






















NUR İÇİNDE YAT KEKOŞ'UM

En sevdiğin mevsimdi bahar.
Seninle gelen her bahar
Güzeldi; gülüşün kadar.
Dolmuyor yerin,
Olmuyor sensiz,
Çare değilmiş,
Üst üste biriken
Yıllar.
***






21 Mart 2012 Çarşamba

MİNİBÜS SEVDAM 6



Bakmayın minibüs sevdam dediğime. Üzgünüm, onun da tadı kaçtı.Dün, dönüş yolunda yaşadığım olayların etkisinden halâ kurtulabilmiş değilim. Nereden başlasam da nasıl anlatsam. Yine de duygularımı size bire bir yansıtmam mümkün değil.

Kulağımda kalan son şarkının nağmelerini içimden tekrar ederek koro çalışmamızdan dönüyordum. Bindiğim minibüs her zamanki gibi kısa zamanda doluverdi. Önümde cici mi cici bir genç kız duruyordu. Ayaktaydı ve düşmemek üzere tutunduğu demire gözüm iliştiğinde küçücük eli dikkatimi çekti. Ne kadar hoş, narin bir genç kız dedim kendi kendime.

Güzelim hanım kızımızın narin bedeniyle ters orantılı bir de sesi varmış meğer. Bir süre yol aldıktan sonra cici kızımız aniden gürledi. Halâ alışamadığım kulaklıklı cep telefonu sistemiyle, kime söylediği belli olmayan bir hitapla kükrüyordu. YANINDA KİM VAR ve hemen ardından AĞIZINA... diye başlayan, başıma püskürttüğü tükrüklere karışmış küfürün ardı arkası kesilmiyordu. Bilseydim şemsiyemi açardım. O anki hayal kırıklığımı ve üzüntümü anlatamam. Keşke gençlerimiz bu kadar kirlenmeseydi. :-((

Henüz kendimi toparlamaya çalışıyordum ki yol boyunca dizilmiş itfaiye araçları, yeni bir sıkıntının habercisi gibiydi. Minibüsümüz yavaşlarken, yolcuların çığlıkları bu kez gözlerimi onların baktığı yere yönlendirdi. Manzara gerçekten dehşet vericiydi: Otoban yolun üzerindeki üst geçidin korkuluklarında kendini yola atmaya çalışan bir erkek silueti. Ayaklarının boşlukta sallandığını gördüm ve keşke görmez olaydım.

Bu nasıl bir gündü ya. :-((



Sağlık ve huzur dileklerimle.




15 Mart 2012 Perşembe

BİR KONSERİN ARDINDAN



Mutluyum, huzurluyum; önce kendi ve daha sonra içinde yer aldığım bankamı temsil eden koro arkadaşlarım adına.



Koca bir yıl emek verdiğimiz, zaman içinde çok sevmemize rağmen tekrarlamaktan sıkıldığımız, bunaldığımız eserlerin sekizyüz kişilik salonda yankılanması ile yaşadığımız büyük hazzı anlatmam mümkün değil. :-))



Yaradılış olarak kaçırdığı otobüsün ardından üzülmeyen, ''Vardır bir keramet'' diyen ben, yıllar önce konservatuvara giremememe neden olan bir lâvuğa rağmen yine üzgün değilim. Telefonda beni yanlış bilgilendirdiği için O'na kızmıyorum bile.



Bildiğim şu ki; müzik ya da musıkîmiz, ders kitaplarının içine girdiği anda bütün cazibesini kaybederdi benim için. Sıkıştırılıp, preslenmeden özgürce ve geniş zamana yayarak öğrenmek beni daha mutlu ediyor. Kendimi; ağzımda okunmuş bir pirinçle, Telli Baba'ya tel, Tuzcu Baba'ya tuz adayarak girdiğim mezuniyet sınavında, dövüne düvüne 124 zamanlı çehar usulü ile bir eser okurken düşünemiyorum. :-((



Bugün, birbirinden değerli hocalarla, farklı mekânlarda bu güzellikleri doya doya yaşıyorum; gücümün ve nefesimin yettiği yere kadar. Boynu silgili bir koristim. :-))



















Sağlık, huzur ve müzik dolu günler dileğiyle.