Kalıplaşmış sözlerimiz, deyimlerimiz vardır. Söylerken gerçek anlamını düşünmeyiz bile; öyleyse öyledir der geçeriz. Önemli olan anlatımımızı pekiştirmektir. Örneğin; Dut yemiş bülbül. Konuşmayan bir insanı anlatabilmenin en etkili tanımı. Acaba gerçekten dut yiyen bülbül sus-pus olup oturur mu? Şayet durum böyleyse, erkek bülbüller akşam iş dönüşü poşet poşet dut taşır sevgili zevcelerine.
*
Aslında dile getirmek istediğim konu bu değildi. Lâf lâfı açtı. Bunu peşrev kabul edelim. Esas konu; bir süredir pazar esnafının keyfini kaçıran can sıkıcı yasak: Artık pazarlarda esnafların malları ile aralarında yüksek sesle kurdukları duygusal söyleşi bitti. Balıkçılar; devlet memuru ciddiyeti içerisinde balıklarını suluyorlar. Heheyt be hamsiye gel hamsiyeee nidaları, içlerinde onyüzbin baloncuk gibi patlıyor. Bunu yüzlerinden okumak hiç de zor değil. Onların bu dut yemiş bülbül halleri benim de canımı sıkıyor.
*
Oysa ki kendimi en halsiz ve keyfsiz hissettiğim zamanlarda bile pazar esnafının bu coşkulu nidaları bana canlılık vermiştir.Pazardan çıkarken kendimi şarjdan çıkmış cep telefonu gibi enerji dolu hissederim. Daha doğrusu hissederdim. Yazık oldu.
*
Yurdum insanı dalga dalga susmayı öğreniyor.
**
Sağlık ve huzur dileklerimle.