22 Nisan 2012 Pazar
SABO-TAJ
Yıllar önce tanıdık SABO yu. Tabanı tahtadan yapılmış, evde, yazlıkta giydiğimiz ortopedik diye aldığımız rahat mı rahat bir terlik türü. Şimdilerde pek modası olmasa da, hastanelerde görevli doktor, hemşire ve diğer çalışanların halâ tercih ettiklerini görmekteyiz.
Hayatımıza giren birçok şey gibi onun da geçmişini pek merak edip araştırmamışızdır. Oysa bizim trıldık trıldık sürüye sürüye giydiğimiz bu terlik türünün oldukça ilginç bir hikâyesi olduğunu bilemezdik. Ya da sizler biliyordunuz da ben Kandıra'lı kaldım.
Efendim, saboyu (SABOT) ilk giyen ülke insanı Fransız'larmış. Daha doğrusu Fransız'ların işçi kesimi. Sanayi Devrimi sürecinde ve Alman İşgali sırasında makinaları tahrip etmek amacıyla kullanmışlar bu terlikleri. SABOTAJ sözcüğü işte böylece girmiş yaşantımıza.
Baltalamak anlamına gelen SABOTAJ'ı okadar çok sevmişiz ki, benim her yemeği yoğurtla yemem gibi, her alanda kullanmaya başlamışız: Bireysel anlamda,askeri alanda, hukukta...
İşte böyle sevgili dostlarım. Birisine ''Beni sabote etme''
derken ağzımızdan çıkan sözcüğün 37- 38- 42- 45 numara bir tahta terliğe uzanan geçmişini neeeerden bilebilirdik.
Sağlık ve huzur dileklerimle.
16 Nisan 2012 Pazartesi
YİNE YENİ BİR KONSERİN ARDINDAN
Dün 15 Nisan 2012, heyecanla çıktığımız ÜMC sahnesinden ayrılırken, aylardır sürdürdüğümüz özverili çalışmamızın semeresini toplayarak indik. Değerli Hoca'mız CAHİT DENİZ'e teşekkür borçluyuz.
Aslında bu tür çalışmaların yapıldığı topluluklar, bir dönem boyunca en fazla yirmi, yirmibeş şarkı öğrenirken, biz tamı tamına kırk eser geçtik. Benim de esas amacım buydu zaten. Seve seve boğulabileceğim tek derya; ''Türk Sanat Müziği''dir desem yalan olmaz. :-))
Şartlar ve koşullar ne olursa olsun her zaman yaşamımın baş köşesinde olacak MÜZİK. Günlük sıkıntılarımdan arındığım, anılarımda gezindiğim, bir şarkı boyunca hüzünlenip diğeriyle coşup eğlendiğim dostum. Bazen sesimde, bazen kanunumun tellerinde, üstesinden gelebilirsem neyimin nefesinde söyleşebildiğim sürece mutluyum.
Tüm dostlara sağlık , huzur ve müzikle dopdolu günler diliyorum.
5 Nisan 2012 Perşembe
NEZAKETİ GÖRENİNİZ VAR MI ???
Bugün hiç evden çıkmamam gereken bir günmüş, bilemedim. Tek tek anlatamayacağım. Önemli olan çıkardığım ana fikir: Nezaketin selâsı okunmuş, helvası yenmiş de bize haber vermemişler. Neyse...
''Anlatmayacaksan niye söylüyorsun'' demeyin. Şu an evimizin en küçük kedisinin ardından ağlamamaya çalışıyorum. Asu'cuğumun bir telâş gelip, ''Sizin kedileriniz tamam mı?' ' sorusu ile gerçek ortaya çıktı. Densiz, dikkatsiz bir sürücünün kurbanı olmuş.
O'na renklerinden dolayı '' KARIŞIK'' diyorduk. Sarılı, siyahlı, alacalı şirin mi şirin bir şeydi. Mama tabağının önünde önce yerinde sayar gibi bir sağ bir sol patisiyle yere basar, sonra tek bir patisi havada, lokmaları tek tek alıp insan gibi ağzına götürürdü. Kendisinden büyüklere kafa tutmayı, sataşmayı çok severdi. İncecik sesiyle siren gibi bağırırdı. Çok tatlıydı çoook.
Her şeye rağmen, kendimi rahatlatmak adına ve iyimser bir bakışla; O'nu çöplüklere muhtaç etmediğimiz için, küçücük yaşantısına kalite ve mutluluk kattığımız için huzurluyum.
EY İNSANOĞLU İNSAN BİRAZ DAHA DİKKAT DİYORUM.
Sağlık ve huzur dileklerimle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)