29 Nisan 2011 Cuma

29 Nisan 1987




Türkiye güne heyecanla uyanır.


*

Türkiye- İngiltere 1988 Avrupa Şampiyonası ön eleme maçı oynanacak. Takımımız, güçlü rakibini ''Hiç değilse bu sefer'' yenebilme arzusu içerisinde. Her yerde neredeyse konuşulan tek konu bu. Daha önce oynanan maçta 8 gol yemenin uğursuzluğunu İstanbul'a fatura eden yöneticiler, maçı apar- topar İzmir Atatürk Stadına taşımışlar. Sahaya kurşun döktürmüşler(Bu da benim rivayetim) .Yani, neredeyse beşikteki bebeler bile bu maçı bekliyor.


*

Oysa, bizim evde başka birşey daha bekleniyor. Onbeş günlük yoldan gelecek, Tipini, sesini, her şeyini merak ettiğimiz Oğul'cuğum. Yapılan tüm hesaplamaları alt üst edip, beni 15 gün ''Yalancı Çoban'' durumuna düşüren, her ayağa kalktığımda meraklı bakışlarla karşılaştığım günlerin sonuncusu.


*

Nihayet işte O gün, akşam ezanı ve sağdan soldan gelen maç çığlıkları arasında çıkıp geliverdi: Asık yüzlü, uzun saçlı (neredeyse sakallı), uzun tırnaklı, mis kokulu, tiril tiril titreyen bir ses , aramıza katılan yeni bir nefes. Hem de sıkı bir futbol meraklısı .

*

24 yıl nasıl geçti habersiz. Şaka değil, gerçekten habersiz. Nihat Aşar'ın sözleri ve Teoman Alpay'ın bestesiyle dillerimizden düşmeyen şarkıdaki gibi.

*

İyi ki doğdun, aramıza katıldın Yavrum. Yolun açık olsun.


*


Not: İzmir'de oynanan maçın sonucu 0-0 dı.


17 Nisan 2011 Pazar

Ebem kuşağı


Her ay evimize giren ''Bilim Teknik'' dergisi, bu ay da çamaşır makinasının üzerindeki yerini aldı. Aklımızın en çok çalıştığı iki halimizden birini gerçekleştirdiğimiz bu mekânda geçirdiğimiz zaman sürecinde okumak adetimizdir.

*

Dergide gökkuşağı ile ilgili ilginç bir yazı vardı. Gökkuşağının oluşumu( güneş ışınlarının, yağmur bulutundan düşen su damlacıklarının içinden geçerken kırılıp, yansıması ) , aynı anda iki gök kuşağı oluşabilmesi . . . gibi, gibi. . . Zevkle okudum. Bu arada bilgilerimizi bir kez daha tazelemek amacıyla renklerini sıralayıvereyim:Kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi,, lacivert ve mor. Yani toplam yedi renk. Şayet ikinci gök kuşağı da oluşmuşsa onun renklerindeki sıralama ilkinin tam tersi oluyormuş. Niye yalan söyleyeyim bunu bilmiyordum.

*

Neyse, yine okudukça aydınlandım, aydınlandıkça okudum. Lâkin bir yerde takıldım kaldım. Çocukluğumda da duymuştum bu tanımlamayı; ebemkuşağı. Gökkuşağının öbür adı. Ebelerin böyle en olmadık olayların içinde yer almalarına hiç mi hiç aklım ermiyor. Yaradanın gökyüzünde gerçekleştirdiği bir doğa olayı ve harikası gökkuşağı, neden ebelerimizin kuşağı oluyor. Olayın doğumla alâkası yok. Beyaz formasının üstüne yedi renkli kuşak takmış bir ebe de görmedim bu güne kadar. Belki de argo dilde kullanılıyordur ebemkuşağı. Hani ''Yok ebenin . . .'' der gibi . Şayet durum buysa, yazık oluyor ebelere. :-))

*

Sağlık ve huzur dileklerimle