Bugün yine yollardaydım. Gah-i uyudum, gah-i uyandım. Yol uzun olunca ve soğuk bir evden kaloriferi cayır cayır yanan bir otobüse binince, iliğim kemiğim ısınmış bir halde fosur fosur uyudum. Birbirine tarak gibi geçen göğüs ve sırt kafesi kemiklerim birer birer çözüldü, iki beden genişledim.
*
Yarı mahmur, ikinci etap yolculuğum için bindiğim dolmuşun arka koltuğunda tek kişilik yer vardı. Yani dördüncü kişi olarak ''Ne şanslıyım'' duyguları içerisinde yerime oturdum.
*
Az gittik, uz gittik, paramı toparlayıp verdim. Elimdeki poşetleri düzenledim ve dışarıya baktığımda epeyce yol aldığımızı gördüm. Yani, neden sonra; kendime geldiğimde bir de ne göreyim? Sanki koltuktaki diğer üç yolcunun yarısı kadar ücret ödemişim gibi bir hal-i perişanlık içerisindeyim. Koltuğun ucundayım, düştüm düşeceğim. Diğer yolcuların hepsi erkek ve ellerine kaynak yaptırdıkları cep telefonlarıyla kimi iş, kimi kız tavlama peşinde kendilerinden geçmişler.
*
Evlerinde diledikleri kadar rahat oturma özgürlüğüne sahip olsalar da, özellikle er kişilerin taşıma araçlarında kurbağa prens gibi oturmalarından nefret ediyorum.
*
Lütfen beyler biraz toparlanalım.
*
Oh be biraz rahatladım. (Kendim söyleyip kendim dinlesem de) {:-))
Sağlık ve huzur dileklerimle.
yorumlara acilmis burasi pek bir sevindim:)
YanıtlaSilKurbaga benzetmesi cuk oturmus ama prensligi ise kim kaybetmiski o kisiler bulsun...:)
Aaaa, yoruma açık olduğunun ben de farkında değildim, şaşırdım.
YanıtlaSilŞimdi, saadece kurbağa dersem ağır hakaret olurdu. Yanına bir de prens ekleyince belki dikkate alınır. :-))
Kurbağa tanımına ben de çok güldüm, o kurbağalardan burada öyle çok var ki ,gerçekten sinirine dokunuyor insanın.
YanıtlaSilBu arada sayfanız çok güzel tekipçinizim artık :))