Cana can katan minibüs maceralarım bir hayli birikse de elim varıp yazamadım. İnşallah bundan sonra yavaş yavaş kafamı toparlayıp sana anlatacağım Blog'cuğum. Senden başka ilgilenen olmayacağına adım gibi eminim. Analyticsee göre, son nefesini vermiş hastanın elektrosu gibi dümdüz bir çizgiden ibaret okurgillerim.
Minübüslerimiz; hani şu meşhur 77 milyon nüfusumuzun küçük bir kesiti. Her yaş ve sınıftan insanın samimi bir ortamda biryerlere ulaşmasını sağlayan kimi kırmızı kimi mavi berelilerimiz. Kuyruklar oluşturup beklediğimiz , binince kendimizi güvende hissettiğimiz(nedense?).Elden ele bir ahenkle paralarımızı uzatıp aynı ahenkle üstünü aldığımız 17-21-32 kişilik poliüretanlı haydi bineklerimiz.
Şöför kontak anahtarını çevirdiği andan itibaren başlayan cep telefonu çıkartma hareketliliği görülmeye değer. Sanki önce çıkarana bir ödül verecekler. Amanıñ, ne konular, ne derin muhabbetler, ne ocak söndüren dedikodular.... Hangisini dinleyeceğini şaşırıp kalıyor insan. Tabii bu toplu hareketin içinde tek eliyle direksiyonu çeviren kaptanı da unutmamalıyız. Yaşa, başa bakmaksızın %90 ından apaçi dansı müziği yükseliroldu son zamanlarda.
Asıl anlatmak istediğim konuya bir türlü yaklaşamadım. En iyisi pat diye içine girivereyim:
Cam kenarında oturmayı severim ve mutlaka az da olsa camı aralarım. Geçtiğimiz günlerden birinde yine aralık camdan yüzüme esen temiz havayla mest olmuş giderken, yanımda oturan hanımın rahatsız olduğunu söylemesi üzerine camı kapattım. Az gittik uz gittik, giderek kalabalıklaşan ortamda oksijen kıtlığı baş gösterdi ve ayaktaki yolcular camı açmamı istediler. Ben, yanımdaki hanımı işaret ederek talepleri O'na yönlendirdim. Beni aşan bir tartışma, hatta kavga başladı. Yanımdaki hanıma sonunda o klasik tavsiyede bulunuldu. ''Madem öyle taksiye bin.''
İçin için düşünmeye başladım. Bu durumda kim haklıydı? Hoş, ben azınlık da olsa yanımda oturan hanımdan yana tavır sergileyerek camı açmadım. Aslında her iki taraf da haklıydı. Hastanın halinden ancak hasta anlar derler. Diğer yanda, kaynama noktasına gelmiş, bunalmış insanlar.
Yaşamda bu tür başka örnekler yok mu? Her iki tarafın da haklı olduğu, ama kavga ve gürültüyle, hoşgörüsüzlükle neticelenemeyen neler neler yaşanıyor.
Onun için herkese sağlık ve huzur diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yeni yorumlara izin verilmiyor.