17 Ocak 2010 Pazar

Minibüs sevdam 3



Çalışma hayatının ilk ayları, ilk yılları zor geçer. Artık özgürlük bitmiştir. En sevilerek gidilen işyerinde bile; ''Yarın canın istemezse gelme'' denmediği için, kendinizi kapana sıkışmış gibi hissedersiniz. Evlilikte bile bir nişanlılık (alışma) dönemi varken, işe paldır küldür giriverirsiniz. Zaman içinde, ailenizden çok gördüğünüz çalışma arkadaşlarınızla ikinci bir aile oluşturup mutlu, mes'ut çalışıp gidersiniz. Ama, alışma süreci içerisinde bunalır durursunuz.

Anlatacağım olayı , böyle sıkıntılı günlerimden birinde yaşadım:
Yorgun argın biten bir iş günü akşamı İstanbul'un Avrupa yakasındaki işimden evime gitmek üzere bindiğim minibüsün kanepesine kendimi attığımda, son derece mutsuzdum. Ertesi günün
bugünden farksız olmayacağı düşüncesi ise başlı başına bir umutsuzluk kaynağıydı.

Minibüs muavininin, pazarcı çığırtkanlığıyla tıka basa doldurduğu aracımız yola çıktığında hava iyiden iyiye kararmıştı. Uzun bir süre yer yer tıkanan, açılan trafikte yol almaya çalışırken, şöförümüz ani bir hareketle minibüsü yolun kenarına çekti. Karşı yönden gelen bir başka minibüsün ikazıyla çevirme (trafik polislerince yapılan ayakta yolcu kontrolü) olduğunu öğrenen kaptanımız, A planını uygulamaya koyuldu.

Torpido gözünden çıkan dört- beş tane havlu, aracın dikiz aynalarına bağlandı. Kaptan, bir lider edasıyla biz yolculara talimatını verdi. ''İlerde polis aracının önünden el çırpıp şarkı söyleyerek geçelim de bizi gelin alayı sansınlar. Akşam akşam ne siz ne de ben mağdur olmayayım.''
Bir anda yüzüme kan, yüreğüme can geldi. Benim gibi tüm yolcuların da. Meğer hepimizin böyle bir etkinliğe ihtiyacı varmış. Oturanı, oturmayanı başladık el çırpmaya. Bir de türkü tutturduk. Türkü bittiğinde polis çevirmesini çoktan geçmiştik. Ben dahil tüm nekbet suratlar ışıl ışıl gülüyordu loş minibüs ışıklarının altında.
*
İşte bu yüzdendir: Minibüs sevdam

Sağlık ve huzur dileklerimle.
*

14 Ocak 2010 Perşembe

Maya takvimi


Yakın zamana kadar bildiğimiz iki çeşit takvim vardı; 1) Miladî, 2) Hicri.
Gözünü sevdiğim Saatli Marif takviminde görürdük bu ikiliyi. Hergün yeni felâket senaryoları yaratmayı huy edinmiş bir takım densizlerin icadı, bir de maya takvimi çıktı başımıza. Oysa ki maya bizim için; poğaçalarımızı, çöreklerimizi kabartmaya yarayan şirin bir şeydi. Maya derken yüreğimiz kabarıyor artık.
.
Felâket tellalları, Maya takvimine göre 2012 de kıyamet kopacağı çığırtkanlığını devam ettirirken, yazarlar, senaristler de yeni bir konu bulmanın heyecanı ile tüm yeteneklerini ortaya koymaktan geri kalmadılar maşallah. Geçtiğimiz ay ''2012'' adlı bir film acele tarafından gösterime girmiş. Sinemadan çıkanların gözleri yuvalarından bir karış önde gidiyormuş.
.
Ben inatçı kimliğim ve kişiliğimle buna başından beri karşı çıkanlardanım. Bir zamanlar kuyruklu yıldız korkusu ile yatıp kalkan insanoğlunun, şimdi de maya takviminin bitişiyle yaşamın sona ereceği endişesi taşımasına üzülerek seyirci kalıyorum. Yapabileceğim başka bir şey yok.
.
Güya Marduk diye bir gezegen gelip gelip bize çarpacakmış. Ayol, halâ yürürlükteki gezegenlerimizin sayısını sabitleyemedik. Nereden çıktı bu efsanevi gezegen. Üstelik bir de tarihi bile belli 21 Aralık 2012. Yakında saatini de söylerler.
.
Amerika'da geçtiğimiz yıllarda bir toplu intihar eylemi gerçekleşmişti. Az buz değil binlerce insan ölmüştü. Nedeni yine bir kıyamet senaryosu . ''Aman biz kalabalığa kalmayalım, önden gidip yer kapalım'' mı dediler, ne dedilerse? İçlerinde aydın tabir edilen okumuş (doktor, mühendis,...) insanlar da olan bu niyazi grup yenilerine örnek olmalı.
.
Maya takvimini yazanların 21 Aralık 2012 den sonrasında belki de mürekkebi bitti. Olamaz mı? {;-)))
.
Sağlık ve huzur dileklerimle.

9 Ocak 2010 Cumartesi

Güneş ışığı ödülü


Benim de bir ödülüm oldu. Teşekkürler Asu

Tüm sevenlerimle paylaşmak istiyorum.


1 Ocak 2010 Cuma

Her yıl tekrarlanan film




Solda görülen; yeni yılın ilk gününde yaşadığım ilk hayal kırıklığı, sağdaki ise umutlarımın resmidir.
*
Bir süredir ''Bu kez bana çıkacak'' dediğim, üstündeki numarayla gönül bağı kurduğum biletime bakıp bakıp ne düşler kurmuştum oysa ki. Kısmet ya da nasip; bu gibi durumlarda söylenebilecek şaşmaz iki sözcük. Bari amorti çıksaydı, bileti kurtarırdık desek; Ee akacak kan damarda durmaz. Yüreciğimize su serperek serinleyelim. Yetmedi, üstüne bir bardak soğuk su içelim, gelsin farenjit. Hayatta sevmeyeceğim tek kuş talih kuşudur diyerek bu konuyu kapatıyorum.
*
Gelelim nara. İlk kez geçen yıl gerçekleştirmiştim bu eylemi. Gece 12.00 de tepesine vurarak parçalanması gerekiyordu. 2009 yıl başı gecesi yumruğumu öyle bir aşk ile vurmuştum ki narın tepesine evin içi anında cinayet mahalline dönmüştü. Herkes 10-9-8-7-6... sayarken ben elimde bez delilleri yok etmekle meşguldüm. Tabii bütün yılım temizlik yaparak geçti. :-(((
*
Yılbaşı ile ilgili bir de iç çamaşırı rivayeti vardır. Ona hiç bir zaman sıcak bakmadım. Ama seyirci oldum. Pantolonlarının üzerine süpermen gibi telaş içinde giydikleri bu kırmızı giysiyle bir uçmadıkları kalıyordu, inanan dostlarımın.
*
Buraya kadar yazdıklarım eğlenmek amaçlıydı. Şimdi artık sizlere samimi dileklerimi iletmek istiyorum:

Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız; sağlığınız- huzurunuz hiç eksilmesin. Yeni yıl yaşam kalitenize kalite katsın. Sevdikleriniz hep yanınızda olsun. Yüzünüzden gülücükler eksik olmasın.