28 Eylül 2012 Cuma

HA GAYRET PAÇOZ





Unutma!

YAŞAM  BİR  SAN'ATTIR

Işıl ışıl gözlerin, 

pes etmeyeceğinin sinyalini veriyor.

Pembeler de pek yakıştı hani. 


ALLAH  YARDIMCIN  OLSUN




25 Eylül 2012 Salı

ORTAYA KARIŞIK



  A Dostlar, ben bu bilgisayarı atayım mı, satayım mı bilemiyorum? Eylül ayı bitmeden bir yazı daha karalayıvereyim demiştim ama, belki de sinirlenip yarım bırakacağım. Oğlumdan kalma (dünya tersine dönüyor) eski bir bilgisayarın, değil bilgi beni bile saymaz tavırlarıyla, tafralarıyla uğraşıp duruyorum.


  San'at Güneşimiz ZEKİ MÜREN'in ölüm yıldönümü nedeniyle bir güzel şarkısını da ekleyerek  anmak istemiştim, beceremedim. Ekran dondu kaldı.:( Zaten bu yazı bittiğinde gün bile değişmiş olacak. Değil gün belki de ay değişmiş olacak.


 
  Neyse, hazır yazabiliyorken elimi çabuk tutayım. Şeytan kulağına kurşun şimdilik iyi gidiyor. Eveeet, ORTAYA KARIŞIK'ın açılımı şudur ki; Anneannem ve minibüs sevdam karışımı...



  Rahmetli Anneannem (inşallah bu gece rüyamda beni fazla hırpalamaz) bütün yaşlılar gibi birazcık parasına, puluna düşkün bir insandı. Cin gibi çalışan aklı, para- pul söz konusu olunca teklerdi. Sıcak yaz günleri bonkör bir edayla beni yanına çağırır'' Ramis guzzum, al şu parayı (bu günün 1.TL si) hepimize dondurma al gel'' derdi. Ben ''Ama, ama...'' diye itiraz etmeye çalışırken Anneciğim kaşıyla gözüyle beni susturur, üstünü kendisi tamamlayarak Anneannemin jestini gizlice desteklerdi. En büyük eğlencemiz de '' Anneanneciğim kesene bereket... '' tarzı sözcüklerle içimizde patlamaya hazır kahkahalarımızı gizlemeye çalışmaktı.



  İçimdeki ilk sabır tohumlarının ekilmesine katkısı büyük Anneanneciğim, bir yere gitmek istediği zaman, beni yoldaş seçerdi. Çok ağır yürür, aksayan ayağını dinlendirmek için sık sık dururdu.



 İşte yine böyle günlerden birinde, Teyzemlere gitmek üzere yola çıktık. Fındıkzade yokuşunu güç belâ katettik  ve minibüse ulaştık. O tarihte on- onbir yaşlarındayım ve her görenin ''Aaa sen ne kadar büyümüşsün'' dediği serpilme çağındayım.(Bu açıklama ahvalimi anlatmak için gerekliydi.) Sevgili Anneanneciğim, oturur oturmaz o ağrıyan romatizmalı bacaklarının üzerine yani kucağına beni oturtmaya çalışmaz mı? Sebep? Tek kişilik ücret ödemek. İtiraz etsem, edemem. Oturmaya kalksam oturamam. Deve kuşu gibi kaldım mı ayakta? Üstüne üstlük dikiz aynasından pis pis bakan şöförün mır mır mır söylenmesine verecek yanıt bulamadan: '' Kazık kadar kızı kucağına oturtmuş... '' Ben, çizgi film kahramanlarına taş çıkartır  bir vaziyette, dizlerimin bağı çözülmüş, oturmakla ayakta durmak arası 2. şube işkencesi kıvamında ve ineceğimiz yere bir an evvel gelmenin niyazındayım. Ooooh Canım Anneanneciğimin nasıl olsa kulakları duymuyor, tuzunu kurutmuş yanındakilerle sohbet ede ede gidiyor.



  O gün minibüsten indiğimizde ben Anneannemden çok daha kötü iki bacağa sahiptim. Adeta ayaklarım yan basiyrdi.

*********


  Canım Asu'cuğum, bana stand-up gibi tekrar tekrar anlattırıp güldüğünüz bu anı, inşallah seni o günki kadar güldürebilmiştir. Bu günlerde buna çoook ihtiyacın var.:-))




  Hepinize sağlık ve huzur diliyorum.






 


 

5 Eylül 2012 Çarşamba

MİNİBÜS SEVDAM 7







 Geçtiğimiz cuma günü yine yollardaydım. Alış- veriş için gittiğim Kadıköy'den eve dönmek üzere bindiğim minibüsün her zaman olduğu gibi cam kenarına kendimi atıp, yorgunluğumu gidermeye çalışırken, yanıma orta yaşlı bir hanımın oturduğunun farkında bile değildim. 


 Alışık olduğumuz üzre dört bir yandan gelen cep telefonu muhabbetlerine o da ayak uydurmuş, sessiz sessiz konuşuyordu. Ama nasıl bir konuşmak, susmamacasına... İçimden ''Helâl olsun, kontörün hakkını veriyor'' dedim.


 Uzunca bir yol gittikten sonra, merakımdan dönüp baktım hanıma. İnanamadım; elinde telefon olmadığı gibi, kulağında kulaklık da yoktu. Boyun çevresinde kordon falan da yoktu. E/e\e/, nasıl oluyordu bu iş??? Bu düşüncelerin, beynime doğru ilerleyen kurt kafilelerine dönüşmesine izin veremezdim.


 Cep telefonu teknolojisinde gelinen son durum neydi de  benim haberim olmadı, bana niye kimse söylemedi. Sorup, öğrenmeliydim. Hanıma doğru gülümseyerek döndüm ve ''ÇOK AFEDERSİNİZ....'' diye bir giriş yaptım. Hanım, benim cümlemin devamını dinlemeden konuşmaya başladı. Benimle mi, görüşmenin bittiğini zannettiğim, telefonun diğer ucundaki kişiyle mi bilemedim? 


 Konuşurken bana değil, kucağımdaki torbalara bakıyodu; sabit bir şekilde. Sözleri de aynen şöyleydi: Ama bu kadar da olmaz ki, bu kaçıncı gidişim. Söz veriyorlar, sözlerinde durmuyorlar...


 Meğer benim öğrenmeye çabaladığım teknoloji harikası, söyleyeni de dinleyeni de aynı kişiden ibaret bir mekanizmaymış. Sorduğuma, soracağıma bin pişman oldum. Çok da üzüldüm.:(  Allah kadıncağızın yardımcısı olsun. Her an hepimizin başına gelebilecek bir şey. 

******************
                               
VE
   
MUTLU SONA DOĞRU

 AİLEMİZİN EN BÜYÜK OĞLU  

KORAY'IMIZIN

KINA GECESİNDEN


SEVGİNİZ  HİÇ  EKSİLMESİN

CANLARIM  BENİM