10 Şubat 2013 Pazar

EN ŞİRİN HALİ




 
          Konumuz görüldüğü kadar ağır değil. Yani Yunan Mitolojisi ile falan bir ilgisi yok. Sadece resimden yararlanmak istedim.  Bu, Sevgili Rahmetli Anneanneciğim'in, başına kına yaktıktan sonra, üzerine yapıştırdığı asma yapraklı halini çağrıştırdığı için seçtiğim bir resimden ibarettir. 



           Evet, O çok ilerlemiş yaşına rağmen kendisini bırakmamış bir hanımefendi idi. Bembeyaz saçlarını ateş kırmızısına dönüştüren kınalama eylemi, resmen bir törene, şölene dönüşürdü evde. Sevmediğim kokusuna rağmen yanıbaşından ayrılmaz, O'nu izlerdim. İşin en eğlendiğim kısmı ise asma yaprakları ile kaplanmış kafasını izlediğim süreçti. Gerçekten çok şirin olurdu.
Sonunda bir de serçe parmağını şenlendirir, biraz da ona sürerdi kınadan.



            Dediğim gibi çok bakımlı bir hanımdı Anneannem, cebinden yuvarlak aynası ve Pertev kremi eksik olmazdı. Eline fazla gelen kısmını benimle paylaşırdı.



      
            Gezmeye gideceği zaman, evde hangisi varsa (fındık veya ceviz) ucunu yakıp, doğal sürme yapardı gözlerine. Ve evden çıkmadan önce mutlaka akranlarının getirdiği, bizleri ağzımızdan nefes almak zorunda bırakan ağır hacı yağı kokusunu sürmeyi asla unutmazdı.



            Siyah başörtüsünün altından hilâl şeklinde çıkan perçemi ile artık AHİRETLİK dediği dostlarıyla biraraya gelme zamanı...


             -Ver elini Rayuş, Lütfiye Hanım Teyze'nlere gidiyoruz. :-((     (Gider misin değil.)

                     ******************


            Nereden geldiyse aklıma, paylaşmak istedim.




            Sağlık ve huzur dileklerimle.






1 Şubat 2013 Cuma

APARTMAN SAKİNLERİ



       

        Kim demiş? Neredeymiş?
        
      Bazı  görevlerimiz vardır.  Üzerimize yapışır kalır. Yıllardır üstlendiğim, ömrümün kara günleri diye adlandırdığım apartman toplantılarına  asaleten, vekâleten katılmak, benim için böylesi bir şey. 
Yine, geçtiğimiz pazar günümü  rezil, beni de sefil etmeyi başardı.

     
     İlânı, bir ay öncesinden girişteki panomuza asılmasına karşın,  on kişi ile başlayan   toplantımız bayır çıkan beşinci el kamyon performansında yapılmaya çalışıldı. Düğünlerde , zorla oynamaya kaldırılan gelin- damat yakınlarının direnmesine benzer bir şekilde ,  kolundan çeke çeke getirilen bir-kaç ilave komşu sayesinde başlayabilen toplantımız ilginç görüntülerle devam etti gitti.  


   Toplantıya damgasını vuran, kiminin bir, kiminin iki cebinden Teksas kovboyları gibi çıkan cep telefonları oldu. Kimilerini çok iyi tanımasam da, cep telefonlarına yerleştirdikleri melodiler sayesinde CEP FALI bakarak kişilikleri ve tercihleri konusunda fikir yürütebildim.  


   Bir saat gecikmeyle başlayan toplantımız BÜYÜKünü aratmayan TKMM gibiydi.Yani açılımı Türkiye Küçük Millet Meclisi.Meğer ne zormuş MEBUS olmak. Benim için ABUS olmakla eş değer. Yok yok aldıklarını hak ediyorlar. Oralarda oturmak her baba yiğidin harcı değil anladım.


  Satır arası: Bilgisayarım iyice asiliği ele alarak yazı türümü kafasına göre değiştirdi. Mevzuuu canını sıktı galiba.


  Gelelim başlık olarak seçtiğim, APARTMAN SAKİNLERİ sözüne. Yaşı yetse, bunu Cem Yılmaz'ın bir esprisi mi diyeceğim. Otuz haneli bir apartmanda kim sakin olabilir ki! Mutfak penceresinin demirlerinden hamsi kafası toplayan ben mi, asansörlerin kapısını açık bırakarak meşgul edenler yüzünden mağdur olan Ninom mu? Daha neler neler...


   
     Netice;  halledilemeyen sorunlar, alınganlıklarla ört bas edilen hesapsızlıklar, gereksiz masraflar... yani çok sesli kötü bir HİCAZ FASLI. İncelebilen incelsin misâli.


     Ve eve dönüşte ağrıyan başımla değişmeyen hayalim: İKİ GÖZLÜ MÜSTAKİL BİR GECEKONDU.



    Sağlık ve huzurla kalın.