31 Aralık 2008 Çarşamba

İşte yeni yıl


Yeni yılda herşeyin gönlümüzce olmasını diliyorum.
Ailemizde, ülkemizde ve tüm dünyada barış diliyorum.
Sağlık, huzur, mutluluk diliyorum.
Yazılarıma değer verip okuduğunuz için sizleri çok seviyorum.

30 Aralık 2008 Salı

Yeni yıla bir gün kala


Yeni yılın görünüşte en büyük eğlencesi TOMBALAdır. Belki birçok evde son hazırlıklar yapılmış, numaralar kontrol edilmiş,sayıların üzerine kapatılacak kağıtlar kırpılmıştır. İşin en şaşılacak yanı, bu oyunu evin çocukları kadar en yaşlılarının da şevkle beklemesidir.

Popülaritesini kaybetmiş yılbaşı sofralarının hindisi, yemekte belki de yenmemiş olabilir. Çünkü; bir zamanlar, sadece yılbaşı öncesi bahçelerde ve kasap vitrinlerinde gördüğümüz hindicikler, artık oniki ay market reyonlarında saygınlıklarını yitirmiş bir şekilde yer alıyorlar.

Güle oynaya yenen yemeğin ardından, bir ayin havası içerisinde tombala sehpası kurulur. Aileden ve gelen misafirlerden sesi en gür olan, torbadan numara çekmek üzere seçilir. Bu kişinin en yakınına kulağı ağır işiten yaşlılar ve çocuklar oturur. Oturma düzeni sağlandıktan sonraki aşama ''Kart seçmek'' dir. İstikrarlıların bir veya iki, hırslıların üç-dört kartı; uğurlu sayılarıyla denk düşecek şekilde seçmesi ile bu aşama da aşılır.

Tombalanın nasıl oynandığını hepimizin bildiğinden eminim. Beni en çok eğlendiren final sahnesindeki karelerdir. Alt tarafı üç beş kuruşluk bir oyun olmasına rağmen, yenilenlerin kızara bozara gülümsemeye çalıştıkları, bazılarının boyun damarları şişe şişe haksızlığa uğradıklarını kanıtlamaya çalıştıkları, kimilerinin yeni yıla şanssız girmenin bütün yıllarını etkileyeceği duygusuyla karamsarlığa düştükleri........ karmakarışık bir atmosfer.

Bugün sizlere, yılbaşı kıyafetinizi bir takıyla süslemeyi unutmayın diye, basit boncuklardan oluşmuş bir kolyemi görüntülemek istedim. Beğendiyseniz malzemelerini ve nasıl yapıldığını açıklayabilirim.

Herşey gönlünüzce olsun.

29 Aralık 2008 Pazartesi

Yeni yıla iki gün kala


Bir zamanlar yılbaşı deyince ilk akla gelen şeylerden biri de KARTPOSTALdı. Şu an yazarken kelime bana bile yabancı geldi. Günümüz çocuklarına sorsak herhalde ilginç yanıtlar alırız. Örneğin;eski asker botu veya asker botunun kime ait olduğunu gösterir kart.... gibi.



Eskiden, postanelerin önüne kurulan üstü tenteli tezgâhlarda kartpostallar seçerdik; üzeri pullu, kar manzaralı, üç boyutlu resimlerin arasında zamanın nasıl geçtiğini anlayamazdık. O da başka bir zevkti.

Şimdi, teknoloji harikası cep telefonlarımıza yazdığımız basma kalıp mesajları bir tuşla birçok yakınımıza ulaştırıyoruz. Bu da bana özenmeden yapılmış bir iş gibi geliyor. ''Ben mesajı yollarım.İsteyen okuuur, istemeyen bel bel bakar'' der gibi. Oysa postacının getirdiği kartpostalda bir emek, bir değer var bence. Gönderen kişinin kaleminin ucundan çıkmış, doğal samimi duyguları var.

Sizlere kartpostal niyetine, semtimizin ormanından bir manzara yolluyorum.

Sağlık ve huzur dileklerimle.

28 Aralık 2008 Pazar

Yeni yıla üç gün kala



Bugün sizlere evimizin en çevik ve nazlı kedisi Zeyna'yla Merhaba demek istiyorum.

Yazmaya başladığım ilk günden bu yana hep müzik dedim. Yaşamımız içindeki yerini, önemini kendi duygularımla dile getirmeye çalıştım. Bugün, yeni yıl üzerine birşeyler yazmak istiyorum.

Yeni yıl denilince nedense akla ilk, milli piyango bileti gelir. Rüyalarda görülen, fallarda benzetilen rakamları barındıran biletler büyük bir titizlikle bulunup alınır. Nimet Abla, Ahmet Amca, Dilber Hala..... Bayilerinin önünde yağmur, kar demeden uzun kuyruklar oluşturulur. Ve işte o an gelir: Bedelini ödediği bileti eline alan talihli adayının yüzündeki ifade... Adeta ''İşte bu'' der; hayatını değiştirecek rakamlar dizisini yakalamanın gizemli gülücüğüyle evinin yolu tutarken. Kuşların yoğun olduğu bölgelerden mümkün olduğunca yavaş geçilir. Hani başlarına bırakıverecekleri kısmet göstergesinden de nasiplenmek üzere.31 Aralık akşamına kadar hayra yorulan bir dizi rüya görülür. Sonuç belli.

Ekonomik krize karşın, alış-veriş merkezlerindeki yoğun kalabalık sanırım hiçbirimizin gözünden kaçmıyor. Sanki, insanoğlunun özel günlerde hizmete açtığı ek bir mide bölmesi var.
Buna da bir anlam veremiyorum.

Yılbaşı, elbette özel bir gün; ama manevi anlamda. Yaşamımıza ekleyeceğimiz yeni muhasebe defterimizin ilk sayfasını açmak gibi bir şey. Sağ tarafa kaydedeceğimiz artılarımız, sol tarafa kaydedeceğimiz eksilerimizden çok olur inşallah; kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için.

Yeni yılda evimizin bereketli olması amacıyla, bazı inanışlara göre, aşure yapılmasının yarar sağladığı söylenilir. Bir başka inanışa göre de saat 24.00 de bir adet narın tepesine vurulmak suretiyle parçalanması o yıl yoksulluk çekilmeyeceği anlamına gelirmiş. Benden söylemesi.

Sağlık ve huzur dileklerimle.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Gençlik ve Müzik




Eminim sizler de gözlemliyorsunuzdur. Yollarda, sokaklarda, toplu taşıt araçlarında; iki kulağına kaynak yapmışcasına
takılmış kulaklıklarından uzanmış kordonlu gençleri. Sesini sonuna kadar açtıkları MP3lerini zaman zaman ben bile dinleyebiliyorum.

Gençlik, insanoğlunun keşifler çağıdır. Önce kendisini, daha sonra çevresini, yepyeni gözlerle tanımaya başlar bu dönemde. Doğan her yeni gün, daha önce tanışmadığı bir sürü yeni duyguyu da beraberinde getirir. İleri yaşlarında 'En güzel anılarım'' diyeceği bu günlerinin tadını, ne yazık ki yaşarken çıkaramazlar.

Genç insanın tüm duygularını paylaştığı en yakın dostu müziktir. Aşkı, isyanı, çaresizliği, sevinci, kederi ... dinlediği şarkılardan, türkülerden, melodilerden anlaşılır. İçinde bulundukları sosyal ve ekonomik koşullar ne olursa olsun, iç dünyaları, yaşadıkları çalkantılar birbirinin aynıdır. Tıpkı tuttukları takımlara olan sevgileri gibi.

Şu ana kadar müziğin hep olumlu, güzel yanlarından söz ettim. İşin bir de diğer yüzü var. Bunu elbette göz ardı edemeyiz. Ticari amaçla yapılmış, hiç bir sanatsal değeri olmayan; gençleri intihara, kötü alışkanlıklara özendiren, olgunlaşmamış beyinlerinin yanlış şekillenmesine neden olanları da var. Dileyelim; gençlerimiz böyle tuzaklara düşmesin.

Sağlık ve huzur dileklerimle.

26 Aralık 2008 Cuma

Çocuk Şarkıları

''Yeşil ağaç, güzel ağaç
Hiç solmaz bir rengin var.
Karlar yağar, rüzgar eser
Bahar olur kuşlar döner.''

Çam ağacını anlatan, ilkokul sıralarında öğrendiğim bu şarkıyı her zaman hatırlayacağım. Ağacın ve ormanın; bir ülkenin serveti olduğunu bu ve benzeri şarkılarla öğrenmiştik.

''O küçük bir köy eviydi uzak ücra yerde... diye başlayan bir başka okul şarkımızın devamında, eve geç gittiğimiz zaman annemizin bizi ne kadar merak edip, gözlerinin yollarda kalacağını; ezginin o hoş nağmeleri arasında öğrenmiştik. Bundan güzel öğüt olur mu?

Şanslıydık; gerçek müzik öğretmenleriyle ders yapıyorduk. Büyük bestecilerin hayatlarını, türkülerimizin yörelerini öğreniyorduk. Değişik müzik aletleri tanıyorduk. Farkına varmadan kültürümüze kültür katıyorduk.

Bugünün çocuklarına gelince; tek kelimeyle acıyorum.O KS, Bu KS, Şu KS gibi her yıl yenileri eklenen sınavlarla gerilim yaşarken, neredeyse böyle bir dersin varlığından bile haberleri yok. Açıkta bekleyen binlerce öğretmene rağmen onlar bu sürelerini test yarışı yaparak tüketiyorlar. Daha iyi okullarda okuyabilmek , okullarının saygınlığını arttırabilmek için.

Okullarımızdan mutlu çocukların, coşkulu şarkı sesleri yükselmesi dileğiyle.





23 Aralık 2008 Salı

Hoş geldiniz


23 Aralık 2008 benim için çok anlamlı ve özel bir gün olarak yaşam sayfama eklenecek. Bundan eminim. Bilgisayar ve internet ortamına oldukça yabancı olmama karşın, duygularımı paylaşmak istediğim Siz dostlarımın; yazdıklarıma katkıda bulunacağı, hatta zaman zaman eleştireceği düşüncesi bile beni şimdiden oldukça heyecanlandırıyor.


Evet, ''Yaşam bir sanattır'' bana göre. Bu başlığı doğadaki tüm canlıları düşünerek seçtim. Soyut anlamda; ayakta kalabilmek de diyebiliriz. Bunu başarabilmek için en büyük gereksinimimiz elbette güçlü olmak, pes etmemek ve çaba harcamak.

E-5 karayolunun orta yerinde ezilmeden yaşamını sürdüren bir köpek, beton bir zeminin incecik çatlağından yükselen ot, kuru ekmeği yiyebilmek için su birikintisinde ıslatmayı akıledebilen karga, doktorların ''mucize'' dediği iyileşmiş nice hasta........Hepsinin önünde saygıyla eğilirim.

Yaşamı (-) tire olarak tanımlamış ismini öğrenemediğim kişi. Ne ilginç bir benzetme değil mi? Hani mezar taşlarında doğum ve ölüm tarihlerinin arasına konulan küçücük bir tire. Başkası için rastgele bir çizgi olsa da, bizler ucu açık tirelerimize özen gösterelim, dolu dolu yaşayalım.

Sağlık ve huzur dileklerimle.

Sizlere ulaşmamı sağlayan oğlum Erdem'e teşekkür ederim.

21 Aralık 2008 Pazar

Merhaba...

En kısa zamanda buradayım...