29 Haziran 2012 Cuma

BİR TANECİK N İ N O' M A

MUTLU     YILLAR
  

 
İyi ki varsın Nino'm,
 
İyi ki Ablam, Annem, Kardeşim'sin
 
Yeni yaşın sana
 
Sağlık, mutluluk, huzurla gelsin.
 
                 DADO'N
 
 




1.40. saniyede ne yapacağını bilirsin. (TAK-TAK)
Nerede olursak olalım. :-))



    

23 Haziran 2012 Cumartesi

Y E S A R İ D A Ş



                                                              

  Yanıbaşımdaki pek çok  insanın yaşamını; bir dönem bestekârların yaşamı kadar merak etmedim. Hele içlerinde bir tanesi var ki , hem benim gibi yesari ve hem de ASIM ARSOY. Sadettin Kaynak, Selahattin Pınar, Fehmi Tokay ve Zeki Arif Ataergin gibi ünlü bestekârlarla eş zamanlı olarak TSMusıkisinin muhteşem eserlerine imza atmışlar.


 Yesari Asım'ın da  (bir çoğu gibi) musıkiye olan aşkı, babası tarafından onay görmemiş ve  bir süre evinden uzaklaşmasına  neden olmuş. Ancak, udunu pencereden annesine vermek suretiyle  eve girip çıkabilmiş. Sesi duyulmasın diye, evin yüklük dolabında udunun teknesine bez bağlayarak çalmaya çabalamış. O da,  benim gitar çalışım gibi tel düzenini  değiştirmeden, gerdaniye teli yukarda kalacak şekilde çalmış udunu.


 Bu bilgilere  (ve daha fazlasına) Sn.Fatih Salgar sayesinde ulaştım.  Kendisi, bu değerli  bestekârımızın üzerinden elini hiç eksik etmemiş. Son zamanlarında ,bestelerini notaya aktarmasında yardımcı olmuş. Evine sık sık yaptığı ziyaretlerden hep keyf alarak  ayrılmış.


Yesari Asım'ın,  Divan Edebiyatına olan düşkünlüğü ve şiir okumadaki ustalığını da vurgulamadan geçememiş  Sn.Fatih Salgar.  Üstad'ın,  dilinden düşürmediği Tevfik Fikret şiiri:  ''Peri-i Şiirime''
benim için de büyük sürpriz oldu. 

 Mekânın Cennet olsun Yesarî' daşım.


                                                P E R İ -İ   Ş İ İ R İ M E
    

   Bazen sesinde öyle derin bir inilti var,
      Bir hadşe var ki ruhumu karşında titretir;
   Hind’in zehirli goncelerinden numunedir.
 Bazen yanaklarındaki muhrik parıltılar.


Birlikte öyle tatlı zamanlar geçer ki ruh
İster seninle bir ebedi zevk-ı imtizaç;
Bazen fakat, ---Nedir bu felaketli ihtiyaç;
    Bilmem! - eder hayalime hep zulmetin sünuh.


Günler geçer ki paslı bulutlarla kasvetin
Bir ahenin siper gibi örter semamızı;
Ben ağlarım bu sıkletin altında, bir sızı
Ta kalbimin içinde çukurlar açar, derin…


En ber-güzide şiiri fakat böyle bir zaman
İlham edersin; işte mükafat-ı mihnetin!
Mısır’ın o şehriyarına benzer ki tıynetin,
                   Öldürmedikçe vaslını, etmezdi RAYEGÂN.                                                                            


                                                                TEVFİK FİKRET






                
6.8.1896-18.1.1992

13 Haziran 2012 Çarşamba

BİRAZ DA TÜRKÜ DİYORUM





Yola çıkış nedenim, ilk göz ağrım Türk San'at Müziğinden sonra, sıra geldi Türk Halk Müziğine. Evet Sevgili Dostlar, önemli kararlar arifesindeyim. İçimden türkü çığırmak geliyor; en yanığından en hareketlisine.


Galiba bu bir süreç. Hani ,yemeğe çorbayla başlayıp, ardından yahni-pilav yemek gibi. TSM çorba, THM  ana yemek. Bu işin salatası, tatlısı ne olur bilemem?  Allah ömür verirse zamanı geldiğinde onları da görürüz.


Ancak, ne var ki THM henüz çok da yaygın değil. Onca türkü bara rağmen, öğrenme ortamı pek yok. Ya da saati bana uygun değil. İnşallah uygun bir yer bulurum.


Niye bunları yazıyorum. Elbette sizleri heveslendirmek için. Daha oturuyoonuz mu?
Korkmayın, bülbül gibi şakımanız gerekmiyor. Balık gibi ağzınızı açıp kapayın yeter. Benim gibi, ilköğretim talebesiymişcesine işi ciddiye almanız da gerekmiyor. Ara sıra, canınız sıkıldıkça da gidebilirsiniz. Yeter ki konser kıyafetinizi ilk gününden alın ve konsere kadar gidebildiğiniz kadar gidin kâfi. Hatta, ağzınız biraz lâf yapıp, öğreten kişinin peşinde gölge gibi dolaşırsanız kesin bir de solo kaparsınız. Ele güne bundan güzel hava mı olur?


Evlerde kabul günleri kalktı artık. Nasılsa hazır saz, bol dedikodu. Bu anlayışla yola çıkan ev hanımları ve emekliler sayesinde İstanbul'un sadece Anadolu yakasında yüze yakın koro var. Yazık; hepsinde, bir elin parmağını geçmeyen erkek koristler seslerini duyurabilmek için can hıraş bağırma çabasında. Her biri cumhuriyet altını değerinde. (Katıldığım toplulukları tenzih ederim)





Neticede, toplum olarak rahatlamaya ihtiyacımız var. Bireysel anlamda üstesinden gelemediğimiz sorunlar içerisindeyiz. Çare bulamadığımız, çözüm üretemediğimiz sorunlarımızı azaltmak için psikologlara gitmemize hiç gerek yok . Siz gelin bir de benim sözümü dinleyin.:-))



Sağlık - huzur ve müzik dolu günler dileğiyle.










4 Haziran 2012 Pazartesi

AH VENÜS AH !!!




Son günlerde dünyamız ve güneşin arası E5 karayoluna döndü. Vızır vızır, geçen geçene.


21 Mayıs 2012 de, sevgili güneşimiz ile aramızdan ay geçti. Ayın bu aymaz haline ziyadesiyle canı sıkılan güneş,kötü bir söz söylememek için kendisini zor tuttu ve öööylece tutuldu kaldı. Dünyamız sevgili dostunun bu haline bir yandan çare ararken bir yandan da üzüntüden hop oturup, hop kalktı.  


Bu gün, yani 4 Haziran. Dünyanın intikam günü. Ay'a: ''Şşşşt gel bakayım şöyle gölgeme, biraz da sen tutul'' diyecek ve sevgili dostu Güneş'le birlikte Ay'a bir UZAY DERSİ verecekler. 


İş bu kadarla bitecek mi? Hayıııır. En büyük geçiş 6 Haziran'da.  Saçlarını savurta savurta VEEENNÜÜÜSSS geçecek güneşin önünden. Gördünüz gördünüz, bir daha 2117 yılında geçecekmiş haberiniz olsun. İnşallah, bu dilbere ıslık çalmaya kalkmaz güneş. Biz yanarız. 


Venüs'ü izlemek amacıyla güneşe çıplak gözle bakmayın sakın. Kırık, çıkık- mide, akciğer röntgen filmlerinizle de bakmayın. Bu gözlem için bazı dergiler, ekinde gözlük de veriyor. Aslında hiç bakmasanız da olur. Önemli olan bu AFET-İ YEKTA'nın ardında fazla hasar bırakmaması. 



Sağlık ve huzur dileklerimle.