25 Mayıs 2010 Salı

Pişti olmak


Bugün dostlar beni alış-verişte gördü.
*
Yine üzerimde kot pantolonlarımdan biri , üzerimde rahat çizgili gömleğimle mağazalara, vitrinlere bakınarak dolaştım; havanın sıcaklığından ve yoğun kalabalıktan bunalarak.
*
Bir ara gözüm, hemen yanımda yürümekte olan hanıma takıldı.
''Aaaa ne tesadüf '' dedim. Bluzlarımız aynıydı. Olabilir, bunda çok da garipsenecek bir durum yoktu benim açımdan. Nereden aldığını biliyordum, o kadar. Magazin programlarında aynı giysi içerisindeki sanatçıların asabi halleri gözümün önüne geldi; ''Ne kadar abartıyorlar'' dedim kendi kendime. Bu ahval ve şeraitin bir de adı vardı onların dilinde:Pişti olmak.
*
İlerleyen saatler içerisinde ben de sıcaktan iyice pişmiş ve bayırları yere paralel bir vaziyette çıkar hale gelmiştim. Alacaklarımı almış, bulacaklarımı bulmuş fakat yorgunluğum hat safhaya ulaşmıştı. Alış-veriş mahallim Kadıköy'dü ve malum boğamızın bulunduğu meydana gelip, kafamı kaldırdığım anda, en üstteki görüntünün neredeyse birebirini yaşadığım iğrenç bir durumla karşılaştım. Sanki biri bize çağrı yapmıştı:''Hepiniz çizgili bluzlarınızı giyip boğanın önünde toplaşın'' kabilinden. Gözlerim karardı, midem bulandı. Böyle birşey olamazdı.
*
Yorgunluk mu kalır bende. En hızlı adımlarla toplantı yerinden ayrılıp, önüme çıkan ilk toplu taşıma aracına binerek bluzdaşlarımdan uzaklaştım. Eve gelir gelmez O'nu gardrobumun kışlık bölümüne astım.Hiç değilse bir süre gözüm görmesin.
*
Bunun adı jokerli pişti olma mı? :-(((
*
Sağlık ve huzur dileklerimle.



22 Mayıs 2010 Cumartesi

Güle güle Maviş


On yıl önce; evinden kaçmış, yolunu şaşırmış bir çocuk gibi balkonumuza konmuştun. Konu komşuya sorup, sahip çıkanın olmadığı için evimizin baş köşesine koymuştuk seni. İlk canlı hayvanımızdın. Ailemizin yeni üyesiydin. Küçücük bir yürektin pır pır atan.
*
Senin hiçbir zaman konuşmanı istemedim. Sen bir kuştun ve bildiğin dilde ötmek yaraşırdı sana. Açık pencereden gelen arkadaşlarının söyleşilerine katılmak en büyük zevkindi. Bir de şımarık şımarık dört bir yana saçarak didiklediğin galeta poşetinin hışırtısı.
*
Bir kafesin içinde yaşamak senin için ne ifade ediyordu bilemiyorum. Güven mi, tutsaklık mı? Şayet tutsaklıksa artık özgürsün mavişim. Uç uçabildiğin kadar.
*
.