Bugün, kimya bilgilerinizi sınamak üzere vükelâca bir başlık kullandım. Neymiş efendim NaCl = Sodyum klorür = Tuz. Azının da, fazlasının da vücudumuzda ne denli olumsuzluklar yarattığından haberimiz yokmuş meğer.
Şu sıralar, eksikliği ilgi alanımız kapsamında. En belirgin belirtilerinden biri depresyonmuş.'' Allah ağzımızın tadını, tuzunu eksik etmesin.'' diyerek evrene güzel bir dilek yolluyorum bu arada. Ne diyorlar buna: O L U M L A M A . {;-))
Gelelim çocukluk yıllarımızın, zevkle izlediğimiz gölge oyunu Karagöz- Hacivat'a ve karakter oyuncusu Tuzsuz Deli Bekir'e. İçip, içip,
''HEEEEEEYT ANAMI KESEN BEN, BABAMI KESEN BEN, VAR MI BANA YAN BAKAN ''
diye naralar atan bu kabadayı tiplemesine takıldı kafam son günlerde. Bu arada ek bilgi: DELİ sıfatını hiç de kötüye kullanmamış Sayın Bekir. Mahallede asayişi koruyup, haklıyı kollayan haksızı cezalandıran bir zatmış. Peki, adamceğize niye TUZSUZ demişler. Araştırdım, soruşturdum; doğan çocukların sofra tuzuyla tuzlandığı bir geleneğin tuzlanmamış bebesi olduğu bilgisine ulaştım. Yani emsalleri sodyumklorürlenirken o H2O ile yani sade suyla idare etmiş. Yani bünyesi, ilk tuzunu alamamanın yoksunluğunu yaşamış.
Tabii vücudundaki tuz küskünlüğü ileri yaşlarında depresyona neden olmuş(Bu da benim yorumum). Eee, o zamanlar Tebabet-i Ruhiye bu günki seviyesine ulaşmadığı ve her türlü psikolojik rahatsızlığın adı delilik olduğu için zavallıcığa lâkap olarak yapışıp kalmış. Sana bir özür borcumuz var Bay Bekir.
Mekânın cennet olsun, nurlar içinde yat.
Tüm dostlara sağlık ve huzur dilerim.