Yine Anneannem'le yatmaya hazırlandığımız bir gece...
Çalar saatindeki müziği dinlemem için kurup elime verdikten sonra, son hazırlıklarını yaparken, ben çoktan gömülmüştüm yatağın duvar tarafına. Odası gibi yatağının da kendine has bir kokusu vardı. Kullandığı sabun mu farklıydı, yoksa çarşaflarını itinayla yerleştirdiği sandığından sinen koku muydu bilemem? Bildiğim; bana verdiği farklı huzur.
Baş ucundaki bardağa dişlerini yerleştirdikten sonra (O hali çok şirin oluyordu) , ay, ay, ay, anam, anam, anam!! nidalarıyla yattı yanıma. Gelsin sohbet, muhabbet...
Onuncu yıl marşının Anneannem versiyonu çok hoşuma gittiği için, sık sık söylerdik:
Çıktık açık alınla
Hamama da gittik nalınla (Allah)
Temizlendik, yıkandık
Mis kokulu sabunla
Allah; Anneannem'in şarkı söylerken özel nakaratıydı. Daha önce de bahsetmiştim, bunadım sanmayın. :-)) Mutlaka, her şarkının bir yerinde ya es ya da nakarat yerine dilinden dökülüverirdi. Neyse... O geceki konumuz, dönüp dolaşıp Ata'mıza geldi:
Günlerden bir gün, Atatürk'ün memleketlerinden geçeceği haberi üzerine, akın akın tren istasyonuna koşmuşlar. Anneannem de büyük bir heyecanla kalabalığa karışmış.
Uzun bir süre beklenen tren gelmiş ve Atatürk pencereden görünmüş.< Az önce ay, ay, vay, vay diyen anneannemi görmenizi isterdim. Genç kız gibi yatağın içinde ok gibi doğrulup, sesi perde perde yükselerek, tüm ağrılarından arınmış bir canla anlatışını unutamam >
Kalabalığı yararak trene yaklaşan Cevval Anneannem, Atatürk'le göz göze geldiği an hissettiklerini öyle bir anlattı ki, ben Anneannemi izlemekten, söylediklerini kaçırdım. Aklımda tek kalan ''Sanki gözlerim eridi'' sözleri idi. Bu da bana yetti. O an O'nu çok kıskandım .
Adıyaman'dan İstanbul'a uzanan eğlenceli Kara Tren yolculuğumuzun ardında kocaman bir de merak var: ANNEANNEM.
İçinde anne sözcüğü geçen her şarkıyla sessiz sessiz ağlayan Anne'ciğimin Anne'ciğini ilk defa görmenin heyecanını yaşıyorum. Hasret, özlem nedir bilmediğim o güzelim yaşlarımda, merakla bi hayli içli-dışlıyım.
Tahta çitlerin ardındaki bahçeli, şirin, tek katlı evin kapısında beliren, çıtı-pıtı desenli entarisi ve masallardaki NİNE (Anneanem) siluetiyle Anne'ciğimin vuslat sahnesini asla unutmayacağım.
Çocuk hafızamın, utanmasa beni doğduğum güne kadar götüreceğini zaman zaman yinelerim. Bu Allah'ın bana bir lutfu olsa gerek de derim hemen ardından.Sevgili büyüklerim, eskiye dair detayları oldum bittim hep bana sorarlar. Bir çaydanlığın üzerindeki motiflere kadar anlatabilirim.
Konuyu dağıtmayalım...
Anneanneciğim'in yanına oturup ilk yüzüne baktığımda gördüğüm, gözünün üzerindeki kuru üzüm görünümündeki fazlalıktı. Sorumu; 'BEN' diye yanıtlayınca çok şaşırmıştım. Ben, sen, o... dan başka ben tanımayan ben, o küçücük et parçasında anneannemi aramaya koyulmuştum. Kelime haznem böyle böyle zenginleşti.
Önceleri konuşmasını anlamakta zorluk çektim. Benim bildiğim bir tane 'N' harfi varken O'nun 'N' leri çok zengindi. Cümle sonlarında hızını alamamışcasına bir coşku vardı.'Geliyor' yerine 'Geliyoruru' gibi eklemeler yapıyordu. Bu da benim çok hoşuma gidiyordu.
Anneannem'le başlayan bir akraba furyası bana 'RAMİS' gibi, saçmaca ve de kısaltmaca bir isim koymuşlardı. On sekiz yaşımı doldurmadığım için sineye çekmek zorunda kaldım. RAMİSSSSSSSS Halâ zaman zaman bu ünlemeler bir yerlerden kulağıma gelir.
Evet, Anneannem'le tanışmam ve ilk karşılaşmam böyle olmuştu.
Evet Sevgili Dostlarım, yeni bir yazı dizisine başlamak üzereyim: ANNEANNEM VE BEN.
Anneannem, çocukluğumun baş rol oyuncularından ilginç bir karakter. O'nunla o kadar çok şey paylaştım, O'ndan o kadar çok şey öğrendim ki, yazmakla bitmez.
Romatizma ve asprin O'ndan öğrendiğim ilk sözcükler. Romatizma hastalığı nedeniyle diğerinden biraz daha kısa kalmış bacağının ağrısını dindirmek için aldığı asprin, sobanın üzerinde ısıtıp ısıtıp bacağına sarıp sarmaladığı tuğla ve elinden düşürmediği baston, aklıma ilk geliverenler.
Ağır işiten kulaklarını, radyoya dayayarak kaçırmadan takip ettiği ajans sonundaki spikerin ''...şimdi günün yorumu '' sözlerini ''şimdi dilim yoruldu'' anlayan ve ''haklısın kızım, diline sağlık'' diyerek tek yönlü bir söyleşi geliştiren hali, bizlerin kıkırdaşmasına neden olmuştu hep.
Kendine has şivesi (Karaman) ve hali, tavrıyla bir başkaydı benim ANNEANNEM.
Bu ön sözden sonra O'nu, yaşadığımız olaylarla birlikte daha detaylı anlatma olanağı bulacağım. Şimdilik bu kadar.