1 Şubat 2011 Salı

Hoş geldin oğlak gribim


Artık alınmaya, kırılmaya başlamıştım ki nihayet geldi benim de gribim. Herkes keçi dese de bana özel tasarlanmış virüslerimi birer birer bünyeme aldım, kabul ettim.
*
*
Grip sözcüğünün tıb dilindeki anlamı hepimizce malum. Ben duygusal açıdan irdelemek istiyorum: Biliriz; bir çoğumuzun ismi kimliğinde hatalı yazılmıştır. Nüfus idarelerinde bu işle görevli ''isim babaları'' mevcuttur. Kızına Cevriye ismini uygun gören, aylarca bunun için sayfalar çevirip, istiareye yatan ana-babaların kimliği ellerine aldıklarında kızlarının Fevriye olduğunu görmeleri son derece doğaldır ülkemizde. İstediğin kadar fevri-ye ol, o öylece alın yazısı gibi kalır.
*
*
Bu noktada, gribe dönersek; garipin telaşla yazılmışı gibi geliyor bana. Gerçekten insan tam anlamıyla garipleşiyor. Böyle bir bakış olamaz, şehla- baygın karışımı. Geçmişine özlem duyan gudubet bir ses ve teselli bulamayan bir burun.
*
*
Bir de tarihçesine bakalım sevgili gribin. Aklımda kaldığı kadarıyla, en eski ve klasik türü paçavra. Zamana ayak uyduramayanlar halâ griplerine paçavra diye hitap eder. Sonraları, ülkelerle anıldı, insan ismi gibi: Asya, Çin, Min. . . . Günümüze doğru hayvanlaştı; kuş, domuz ve en son keçi...
*
*
Sonuncusu bana sevimli geldi doğrusu; burcumla akrabalık ilişkisi olduğu için. Gelsin diye çok bekledim. İki pencere arasına (ceryana karşı) oturdum, buz gibi havada ince giysilerle sokağa çıktım, banyoda duşu soğuğa ayarladım. Yok yok yok. Tam ümidimi kesmiş, sıkı sıkı giyinerek markete gidiyordum ki O'da ne! İçim titremez mi? :-))
*
*
Neyse, yazımı burada noktalayıp, ateşime bakmaya gideyim. Bu yazdıklarım pek de hayra alamet gelmedi bana.
*
Bari sizler sağlıkla kalın.