28 Ocak 2012 Cumartesi

KARLI BİR ANI



Sizler okumasanız da yandaki arkadaş

muhabbetime kulak verir sanırım:


Çok seneler önceydi, herhalde oniki yaşında

falandım. Annem, hafta sonlarını bizimle geçiren teyzem ve ablalarımla birlikte bir düğüne gidiyorduk. Sevgili ablalarım bu tür etkinlikleri hiç sevmedikleri için sonunda yenik düşecekleri mücadelenin sözlü savunmasını yapıyorlardı. Ben ise yiyeceğim pastanın hayalini kurmaktaydım.


Hava çok soğuktu ve ufak ufak kar atıştırıyordu. Fatih'in dik bayırını çıkıp, Saraçhanebaşı'ndaki düğün salonuna ulaştığımızda kar iyiden iyiye yağmaya başlamıştı. Tanıdıklardan oluşan, büyük bir masada gelişen büyüklerarası sohbet kulağımda kirlilik yaratırken, sahneden gelen LOCK LOCK, BİRİRİRİ İKİKİKİ denemeleriyle dikkatim tamamen orkestraya kilitlenivermişti. Ne de olsa müzik.:-))


Gelin ve damadın yaptığı ilk dansın ardısıra pist, diğerleri ile de doluverdi. Ben kendimce düşünceler içindeydim { Pasta çukulatalı mıydı acaba, meyvalı mı??} Derken, derken... kafamı çevirme ihtiyacı duyduğum bir siluet üzerime doğru eğildi. ''Benimle dans eder misiniz?'' diyen takım elbiseli bir ergen. Ama ben, ama ben,... şeyyy, meyyyy derken, karşımda oturan annem ve teyzemin yarım dudak gülüşlerini hiç unutmayacağım. Annemin veremiyesice izni ile hayatımın ilk dansına doğru riv riv riv titreyerek ilerlemeye başladım. Allahım, biliyordum dönüşte herkes benimle gırgır geçecekti.


Evimizde yaptığımız danslarda ben sevgili ablalarıma kavalyelik yapardım o zamanlar. Alışkanlık, önce kolumu dolayıverdim delikanlının beline şuursuzca. Bizim masaya ilişen gözümün gördüğü manzara; annem ve teyzemin gözlerinden yaş gelircesine güldüğü. Sevgili ablalarımla pist üzerinde karşılaşmak ise ayrı bir felâket. Sanki dans pistine ''PIRPIR HELİKOPTER inmiş gibi yanımdan geçip durdular.


Besbelli delikanlının ilk dansı değildi. İlk heyecanı atlatan ben, arkadan tsunami gibi gelecek ikinci heyecan fırtınasından habersizdim. İSMİNİZ NEDİR? Hayyydi buyrun. Askeriye bandosunu aratmayan, tangır tungur orkestra gümbürtüsü arası Rayegân. Diyeceğim de diyemiyorum, adeta meliyorum. Raaaa yeeee gââââ nnn. Neyse ki takı merasimi falan kurtardı beni.


Pasta neli miydi? Hiç hatırlamıyorum. :-(( Dönüşü hiç ama hiiiç unutmuyorum. Herkes başka bir bakış açısıyla ve kahkaha eşliğinde dansımı yorumlarken, teyzemin karlı yollarda benim nasıl taklidimi yaptığını görür gibi oluyorum. Finalde, koluna sıkı sıkıya girdiğim teyzemle birlikte düşüşümüz geceye damgasını vurmuştu. Çok gülmüştük.


Sokakta top oynayıp ip atlamaya devam eden ben, aile bireyleri tarafından daha bir farklı kollanmaya başlanmıştım o günden sonra. Herhalde ''Vay be büyümüş de haberimiz yokmuş'' demişlerdi içlerinden. :-))



Sağlık ve huzur dileklerimle.