6 Mayıs 2012 Pazar

GÜZEL BİR GÜN VE . . .



     güzel bir hediye.  


  Kırk yıllık arkadaşlığın ne demek olduğunu yaşayan bilir. Lise sıralarından bugünlere taşıdığımız sac ayağımız: Serpil, Dilek ve Bendeniz, herhalde buna güzel bir örneğiz.(Kafiyeye de dikkati çekerizz)


  Hava çok güzeldi şansımıza. Yediğimiz içtiğimiz bizim olsun, konu gelsin dostluğumuza, arkadaşlığımıza.(İlham perilerim bana israrla şiir yaz diyor sanki) Temeli sağlam, depreme dayanıklı binalar gibiyiz. Zevklerimiz, ilgi alanlarımız ve yaşam tarzlarımız farklı olmasına rağmen (siz deyin karşın) dostluğumuz sapasağlam. Ortak yanımız, Mevlana'nın dediği gibi; küçük yaşta yaşadığımız büyük kayıplarımız, acemi ellerle sarıp sarmalamaya çalıştığımız yaralarımız. 


  Gelelim yine bugüne: Güle, oynaya geçirdiğimiz güzel birlikteliğimizin sonunda Serpil'ciğim elime bir poşet tutuşturdu ve ''Aman dikkat et kırılmasın'' diye sıkı sıkı tembihledi. Kırılacak bir şey olduğunu anlamıştım da beni bu kadar mutlu edeceğini hiç tahmin etmemiştim. Yukarıda gördüğünüz fincanın üzerindeki fotoğrafımı fi tarihinde vermişim O'na. Şu an bende olmayan bu resimle yüzyüze gelmek (her anlamda) beni o kadar heyecanlandırdı ki anlatamam. Benim ince ruhlu arkadaşım sana ne kadar teşekkür etsem azdır.   
      

   Allah gerçek dostlarımızın eksikliğini göstermesin.


  Sağlık ve huzur dileklerimle.