27 Mayıs 2009 Çarşamba

Şevki Bey


Bugünlerde Şevki Bey'le yatıp, Şevki Bey'le kalkıyorum. Türk Sanat Musıkisi seven dostlarım beni çok iyi anlamıştır. Sevmeyen, ilgilenmeyen dostlarım ise ''AAAAA ne ayıp, insan özel yaşamını bu kadar gözler önüne sermez ki.'' deyip beni ayıplamıştır.
.
Kim ne derse desin seviyorum Şevki Bey'i. Bestelerini söyledikçe söyleyesim, çaldıkça çalasım geliyor. Nur içinde yatsın. Otuzbir yıllık ömrüne bini aşkın eseri nasıl sığdırabildiğini de anlamış değilim. Keşke daha uzun yaşasaydı, daha çok eser bırakabilseydi.
.
Gönül telimizi titreten Şevki Bey ve ... gibi bestekârlarımızın ortak özelliği; aşkı meslek edinmiş olmaları bence. Sanki, herkes işine gücüne giderken onlar aşkı aramaya çıkmışlar.Yürekleri hep aşk diye çarpmış, gözleri hep bir güzel aramış. Bulunca da, notaları ustalıkla yan yana dizip en akıcı, en doyurucu nağmeler haline getirmişler. Ama ne yazık ki hüsrana uğradıkları sevdaları yüzünden kadehlere sarılıp, hüzünlerini içkide eritmeye çalışmışlar. ''Mey içerken düştü aksin camıma'' Şevki Bey'den güzel bir örnektir. Aşağıda diğer eserlerinden birkaçını hatırlatma amacı ile yazdım. Dinlemenizi öneririm.
.
Sağlık ve huzur dileklerimle.
.
Dil yaresini andıracak yare bulunmaz
Kış geldi firâk açmadadır sinede yâre
Ülfet etsem Yâr ile ağyâre ne
Hastasın zannım, vefâ mahzûnusun
Hicrân oku sinem deler
Kimseler gelmez senin feryâd–ı ateş-bârına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder