11 Ocak 2009 Pazar

Pasta


İster hazır alınsın, ister evde yapılsın, hepimiz yaşadığımız süreç içinde muhtelif zamanlarda, şöyle bir güzelliğe nefesimizle esintiler oluşturmuşuzdur; üzerindeki mumları söndürmek için. Böyle bir pastayı sevdiklerimizle paylaşmak için, kesinlikle güzel bir nedenimiz vardır. Bu; ya bir doğum günü, nişan, düğün, yıl dönümü......Onun içindir ki pastayı sevmeyenimiz yoktur. Başımıza gelen güzelliklerin simgesidir.

Oysa helva da çok güzeldir. Fıstıkları kıvamında kavrulmuş bir irmik ya da un helvası. Ama nedense pasta kadar sıcak bakmayız bu güzel lezzete. Nedenini söylememe gerek yoktur umarım. Bir çok insan bu sebepten yemeyi reddeder.

Biz yine pasta muhabbetine dönelim. Çocukluk yıllarımızda; doğum günü pastalarımızın üzerindeki mumların eksik olmamasına özen gösterirdik. Bir mum eksik olsa ağlardık belki de. Kendimiz ne kadar küçüksek, pastamız o kadar büyük olurdu. Yıllar sular seller gibi akıp geçince, yaşımızla yüzleşmekten korkar olduk. ''Muma falan gerek yok'' demeye başladık titreyen seslerle. Öyle gün geldi ki pastanın bünyesi, o kadar mumu kaldıramayacak hale geldi. Taşısa da, mumların hararetinden kaşıkla yenecek duruma gelme sakıncası belirdi. Biz büyüdükçe pastamız küçüldü. ''Şöyle ince bir dilim'' diyerek, şeker, kolesterol, fazla kilo... gibi özürlerle, bu güzellikle de aramızdaki mesafeyi biraz daha resmîleştirdik.

Nişan, düğün törenlerinde yenen, daha doğrusu birbirinin yüzüne gözüne bulaştırılan pastalara çok gülerim. Diz boyu yaşanan heyecana ek olarak, ortada beliriveren kat kat pastanın başında; tüm bakışlar ve alkışlar arasında, yerini bulamayan lokmalar güzel anılar olarak tarihteki yerlerini alırlar.

Pasta ile ilgili herkesin ilginç bir anısı vardır kuşkusuz. Benimki; evde kutlanan kalabalık katılımlı bir doğum gününde, kanepenin üzerine bırakılmış pasta tabağının üzerine rahat rahat oturuşumdur.

Hepinizin bir yıllık doğum günü kutlu olsun şimdiden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder