31 Ocak 2009 Cumartesi

İhlâl

Malzemesi bol bir konuyla yine huzurlarınızdayım:

''İhlâl'' hepimizin çok iyi bildiği bir kelime ve anlam. Zaman zaman maruz kaldığımız, zaman zaman zevkle uyguladığımız aykırılıklar dizisi de diyebiliriz buna. Siz daha çok hangi tarafındasınız bunun bilemiyorum. Ben doğru olanı yapmaya çalışanlardan olmanın garipliğini yaşıyorum. Örneğin; karşıdan karşıya geçerken yol boş bile olsa yeşil ışığın yanmasını bekleyen tavrımla ihlale karşı gelmenin komikliğini yaşıyorum. Düşünebiliyor musunuz? Yolun müsait olmasından yararlanan insanlar akın akın karşıya geçerken kırmızı ışık yanan direğin dibinde kalakalmanın insanda yarattığı yalnızlık duygusunu.

Bir süre önce gazetelerde okuduğumuz şu olayı:'' İETT otobüsünde cep telefonu ile konuşan bir yolcuyu ikaz eden diğer yolcunun, çıkan kavgada ağır yaralanarak hastaneye yetişemeden öldüğü'' haberini anımsatmak istedim. Canından olduğuna değdi mi doğrucu vatandaşın. Hiç sanmıyorum. Haftanın belli günleri bu tür otobüslerle yolculuk yapan bir kişi olarak gördüğüm manzaralar karşısında dehşete kapılıyorum. Otobüsü kullanan sürücünün yol boyunca cep telefonu ile derin sohbetler içerisinde yol aldığına şahit oldum.

''Buraya çöp dökmeyin'' yazılarının altı inatla çöplük haline getirilir. Çocuk parkları, anne-babalarının çitledikleri çekirdek kabuklarıyla kaplanır. Apartmanların alt katlarında oturanlar, üst komşularına sürekli ikazda bulunur;ya camları ya çamaşırları şuursuzca silkilen halı kilimlerle kirleniyordur..... daha bir sürü örnek verebiliriz.

Peki, kuralları sadece ihlâl etmeyi bilen ve seven bir toplum olarak nasıl bir psikoloji içerisindeyiz. Yapmamız gerekeni yapmamakla kendimize neyi ispat ediyoruz. ''Özgürlük'' anlayışımız bu mudur bizim. Zevk mi alıyoruz acaba. Yoksa gereken eğitimi alamıyor muyuz ailemizden, okullarımızdan? Ya da onlar da bu konuda yetersiz mi?

Ben işin içinden çıkamadım. Sizler ne düşünüyorsunuz?

Sağlık ve huzur dileklerimle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder