14 Ocak 2009 Çarşamba

Yemekteyiz

Şükürler olsun ülke olarak en büyük sorunumuzu hallettik. Artık kaşığımızın, çatalımızın nerede duracağını öğrendik. Bıçağımızın ne tarafa bakacağını, bardağımızın yönünü çok iyi biliyoruz. En önemlisi mumu, şamdanı yanmayan sofraya asla oturmayacağımızı beynimize kazıdık.

Son zamanlarda televizyon kanallarımızda peşpeşe başlayan yemek programları için ne demeli bilemiyorum. Farklı yemekler öğrenebilmek amacı ile akşamüzerleri seyrettiğim bu programlar zaman içinde haber sonrası kuşağını sardı sarmaladı. Yani, çok daha öğretici, aydınlatıcı programlar olması gereken saatlerde, beş kişinin didişmesinden oluşan tuhaflıklar zincirine tanık olmaya başladık. Üstelik ilk defa mutfağa girdiğini itiraf eden yarışmacılarla.

Peki, bu insanlar hangi ölçüler gözönüne alınarak seçildi. Kavgacı, dedikoducu oldukları için mi? Bu kadar mı çok seviyoruz; seviyesiz nitelikleri. ''Seyretme, olsun bitsin'' deniyor nedense bu gibi durumlarda. Kaliteli ve gerçek yayıncılık yapmak yerine seyretmemek. İlki zor olsa gerek. Ülkemiz gerçeklerini, sorunlarını ancak gece yarısı programlarında izleyebiliyoruz.

Biz; safsatalarla uğraşmaya, birbirimizi yemeğe devam edelim. Birileri koca koca çatal bıçaklarını çıkartmış ağızlarının suyu aka aka kendilerine ziyafet sofrası hazırlıyor.

Afiyet olsun.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder